Ayna Hastalığı (Snapchat Dysmorphia)

Konu Başlıkları

Son zamanlarda özellikle ABD’de plastik cerrahların Snapchat Dysmorphia adını verdikleri durumla ilgili yazmadan önce Beden Dismorfik Bozukluğu (Dismorfofobi) nedir; neden ortaya çıkar sorularını ve bunun psikolojik temellerini anlatmak istiyorum. Söz konusu rahatsızlığı özetleyecek olursak; Snapchat ve Instagram gibi mobil uygulamaların sunduğu fotoğraf filtrelerinin, özellikle genç kullanıcıların bedensel algılarında önemli sapmalara yol açması ve bu nedenle de bireyleri estetik ameliyatlara sürüklemelerinden bahsedilmektedir.

Dismorfofobi (Ayna Hastalığı)

Fiziksel herhangi bir problemleri olmamalarına rağmen, bedenlerinin bir veya birkaç bölgesine aşırı takıntılı bir şekilde odaklanıp kusur bulan, bu konudaki düşüncelerini durduramayan kişilerin yaşadığı duruma Dismorfofobi denir. 

Obsesif Kompulsif Bozukluk’tan farklı olan kısmı ise şudur: Kişi, obsesif kompulsif bozuklukta sahip olduğu düşüncelerin sağlıklı olmadığını, doğru olmadığını bilir ve bu düşüncelere inanmaz, ancak buna rağmen takıntılı durumu sürdürür. Dismorfofobi bozukluğunda ise kişi hatalı, kusurlu, çirkin şeklinde tanımladığı bedensel bölgelerinin gerçekten böyle olduğuna inanır. Örneğin OKB’de kişi, içinden sürekli dua etmezse ailesinin başına birşey geleceğinden, aile bireylerinin öleceğinden korkar, bu yüzden de içinden sürekli dua eder. İçinden dua ederek aile bireylerini koruduğu düşüncesinin doğru olmadığının farkındadır ve bu düşünceye inanmamasına rağmen takıntılı bir şekilde bu düşünce ve davranışları sergilemekten kendini alıkoyamaz. Dismorfofobi durumunda ise kişi bedeninin kusurlu, çirkin olduğuna dair bir algıya sahiptir.

Dismorfofobi aynı zamanda Quasimodo Senromu olarak da bilinir. Victor Hugo‘nun Notre Dame Katedrali’nin yıkılmasının önüne geçmek adına halkın dikkatini buraya çekmek için yazdığı eseri Notre Dame’ın Kamburu adlı romanın ana karakterlerinden, gözünü kapatan kocaman bir siğili olan Quasimodo (Kambur) karakterinin temsili bir fotoğrafı.

Dismorfofobiye Zemin Hazırlayan Nedenler

  • Ergenlik dönemindeki hormonal değişikliklerden dolayı kişinin bedenini kabullenememesi, kendisini görmek istediği şekilde görememesi,
  • Yoğun sosyal medya kullanımı: Bireyin sosyal medyada takip ettiği aşırı bakımlı ve estetik açıdan kusursuz olarak değerlendirilen popüler fotomodelleri sürekli incelemesi sonucunda onları örnek almaya başlaması,
  • Yoğun yalnızlık ve sosyal temas eksikliği,
  • Çocukluk dönemi travmaları,
  • Dış görünüşünden dolayı çocukken sürekli aşağılanmış olamk, akran zorbalığı (bullying) ve dışlanmaya (ostrasizm) maruz kalmışlık,
  • Toplumun güzellik, değer ve kabul görme kriterlerinin / ölçütlerinin hastalıklı olması: Sosyal medya bağımlılığıyla birlikte ortaya belirli normlar çıkar. Örneğin bir fotomodelin tek bir fotoğrafı takipçilerinden yalnızca 1000 beğeni alırken, bir başka ünlü fotomodelin paylaştığı fotoğraf 10.000 beğeni aldığında perde arkasındaki kıyasla kişilere şu algı yerleştirilir. “Bu beden ölçülerine sahip olursan insanlar seni de beğenir. Takipçi ve beğeni sayın ne kadar çoksa o kadar kabul görürsün. Beğeni sayısı aslında paylaştığın şeyin ne kadar değerli olduğunu gösterir. Takipçi sayın ne kadar ise o kadar değerlisin. Değerli insanların çok takipçisi olur. …gibisinden hastalıklı ölçütler oluşturur sosyal medya platformları. Kişi adeta tatmin olamadığı, hastalıklı toplumsal ölçütlerin ağırlığı altında ezilmeye başlar. O ölçütlere göre kendini algılar. Yapılan estetik ameliyatlar ve ergenlik döneminde yaşanan yoğun dismorfofobik durumlar bu olgunun göstergesidir. Aslında normal olan, kişinin bedensel ve psikolojik sağlığıyken, sosyal medya platformları kişiye beğeni ve takipçi ölçütleri üzerinden çarpık bir illüzyon sunar.

Belirtiler

  • Kendilerini çirkin, kusurlu algılarlar. Bu yüzden yoğun utanç ve çirkin olmaya dair yoğun duygulanımlar yaşarlar. 
  • Yoğun depresif duygular yaşama, bedeninde kusurlu diye gördüğü alanları kapatmak “düzeltmek” için yoğun bir çaba içerisinde olma (estetik ameliyatlar, diyetler)
  • Ayna hastalığı denmesindeki bir anlam ise şudur: Kişi sürekli ayna karşısında kendini kontrol eder, kusurlu şeklinde tanımladığı vücut bölgelerini sürekli takıntı boyutunda uzun süreleri alacak şekilde inceler ve kimi zaman selfie (öz çekim) ile sürekli fotoğraf çekerek kendisini inceler.
  • Sık sık başkalarının fikirlerini sorma eğilimindedirler. Örneğin: “Burnum nasıl, kulaklarım nasıl? Sence çok mu büyük ya da çirkin? Dudaklarım çok mu ince?… ”
  • Abartılı diyetler yapmak, sürekli tartılmak, görünüşü değiştirecek materyallere, makyaj malzemelerine ciddi harcamalar yapmak, sürekli farklı kıyafetler ve farklı tarzlar denemek, kendini sürekli başkalarıyla karşılaştırmak ve değerlendirmek,
  • Davranış bozukluğu olarak tanımladığımız saç, kaş, kıl yolma, tırnak ve tırnak etlerini yeme bu bozukluk türünde görülebilen, bozuklukla ilişkili olarak ortaya çıkabilen davranışlardandır. 
  • Gün içerisinde sürekli cilt bakımı yapma isteği.

Dismorfofobi Üzerine:

Sorunlarımızın kökeninde – psikoloji anlayışına göre – çekirdeğinde bazı cümleler ve düşünceler yatar. Sorunlarımızı bir koku gibi düşünürsek eğer bu kokunun yayılması ve sorunun sürekliliği bir anlamda sorunu besleyen bazı kaynaklar olmasını gerektirir. Toplumun beğeni ölçütleri insanları gittikçe yalnızlaştırmakta ve kantitatif anlamda insanları beğeni ve takipçi sayılarına göre değerlendirmeyi gerektiren yeni bir anlayışın ve sanal dünyanın kurallarına göre yaşamayı dayatmaktadır.

Bir anlamda sosyal medyada kişi kendisine dair görüntüleri ve düşünceleri toplumsal bir jürinin değerlendirmesine sunar. Onlar beğeniyorsa eğer, o değerlidir, paylaştığı şey değerlidir. Ölçütleri karşılayan insanlar değerlidir. Güzel giyinen, güzel yerlerde güzel yemekler yiyen insanlar değerlidir. Marka giyinen insanlar değerlidir. 

Toplum sosyal medya aracılığıyla adeta kendi ölçütlerine göre insanları kusurlu ve çirkin diye etiketleyerek cezalandırır. Güzel fotoğraflar paylaşmayan, estetize edilmemiş bir vücuda sahip insanlar yalnızlaştırılır ve oyunun dışında tutulur. İnsanlar, adeta bir pazar yerinde sergilenircesine tahakküm edilerek cezalandırılır. Bu noktada toplumun bu yönünü sürekli hastalık üreten bir bataklığa benzetebiliriz.

Aslında her insan çok farklı özellikler ve karakterlerle dünyaya gelir. Yaşadıkları bir yandan, aile geçmişi, tercihleri başta olmak üzere bunların sentezi kişiyi şekillendirir. Bu noktada dışardan gelen verileri, vakit geçirdiğimiz platformları, etkileşimde bulunduğumuz insanları, yaşadığımız ortamları daha sağlıklı değerlendirirsek yaşadığımız duygulara, düşüncelerimize olan olumlu-olumsuz etkilerin farkına varabilir ve bunları değiştirebiliriz. 

Aksi durumda Fight Club filminde söylendiği gibi;

“Zaman içerisinde sahip olduğunuz her şey, size sahip olmaya başlar.”Chuck Palahniuk

Dismorfofobiyi detaylı incelediğimizde şununla karşılaşırız: Kişi kendini kabullenemez. Adeta bedenini, yaratılışını inkar eder. İnkarın olduğu yerde isyanla karşılaşırız. Kabullenemeyişten doğan öfke duygusunun hedefi maalesef yine kişinin kendisidir. Çünkü kişi geçmişinden ve kendi düşüncelerinden doğan kabullenmeyişin öfkesini yine kendisine yöneltir. Kabullenememekten dolayı kişinin amaçları, kendini benzetmeye çalışırken perde arkasında amaçladığı şey örtük bir kabulleniştir. Kabul görmek ister. Kimler toplum tarafından kabul görüyorsa, değer görüyorsa o steryotipe benzemeye çalışır. O yüzdendir ki artık dışarıda birbirine fazlasıyla benzeyen, aynı tornadan çıkmış insanlar görürürüz. Kişilerin dış görünüşleri adeta bir heykel gibi ameliyat masalarında törpülenmiştir. Sevilmek için, değer görmek için dayatılan ölçütler altında kişiler yaşadıkları stres ve gerilim altında ezilirler ve bedenleri de bu gerilim altında ezilir ve şekillenir. Aslında bu bozukluğu yaşayan kişinin düşüncelerinde bir şartlandırılmışlık vardır. Tıpkı sosyal medyanın bize söylediği gibi. Ya da diğer streotipler gibi: “Küpe takarsan, fular takarsan entellektüel olursun; saçların kapalıysa muhafazakarsın, kiloluysan çirkinsin, paran yoksa eziksin…” benzeri acımasız kalıplarla toplumsal akıl insanların hayatını mekanik hale getirir. Adeta robotlaştırılır insanlar ve ilişkiler. O özgünlük ve farklılık, insani ruh ortadan kaldırılır. Her şey kategorize edilir. Konuya dönecek olursak kişinin bilincinde taşıdığı şartlandırmaların perde arkasında şunlarla karşılaşabiliriz:

  • “Sen çirkin, zayıf bir bebektin, doğarken 1 kilo doğdun, o yüzden istediğimiz özellikleri taşımıyorsun” – kişinin çocukken bilincine yerleştirilen bu toksik cümleler kişide sevilmek için sağlıksız çabalar ortaya çıkarır. 
  • “Biz seni erkek bekliyorduk fakat sen kız olarak doğdun” – gibi toplumumuzda yaygın olarak görülen acımasız yorumlar ve travmatik cümleler insanların psikolojik anlamda çocukluk döneminde yaşadıkları travmalara örnek olarak gösterilebilir. 

Kişi bu özelliklere ulaşmak için şu çabaya girer: Sürekli bakımlı olmalıyım, göz rengimi lensle değiştirmeliyim, saç rengimi değiştirmeliyim, daha farklı giyinmeliyim tarzında sağlıksız yerlerde ve çabalarla cevap arar. 

Bu konunun sağlıksız yanı şurada başlar: Aslında cevap dışarıda ve insanlarda değildir. Kişi er ya da geç bunu anlayacaktır. Çünkü sarı saçı için sevildikçe saçları beyazladıkça terk edilecektir ya da fiziksel olarak çekiciliği azaldıkça terk edilecek, daha az sevilecektir. Bu arada çok daha sarsıcı bir sorunun köküne iniyoruz. 

İnsan nasıl kabullenir, sevilmenin bir ölçütü / şartı olmalı mıdır? İnsan neden yaşar, neden sürekli kabul görmek isteriz? Bu soruların cevabını insanlık yüzyıllardır bilimle, sanatla, felsefe, psikoloji ile ve daha birçok yöntemle arıyor. 

Konuyla İlişkili Kitap Önerisi: 

İnsan Ne ile Yaşar – Lev N. Tolstoy

Dismorfofobi Hakkında Kitap Önerisi:

The Broken Mirror: Understanding and Treating Body Dysmorphic Disorder by Katharine A. Phillips

Tedavi Yöntemleri:

  • Psikoterapi anlamında Bilişsel Davranışçı Terapi Yöntemi: Burada amaç kişinin hatalı düşüncelerinin neden olduğu algılama sorununu çözmektir. Bunun için özel teknik ve yaklaşımlarla sorunun çözümü hedeflenir. 
  • İlaç Tedavisi veya hem terapi sürecine ilaveten destekleyici ilaç tedavisinin kullanıldığı tamamlayıcı tedavi yaklaşımı

Bilişsel Davranışçı Terapiyi İncelemek İsteyenler için Kitap Önerileri:

  1. Bilişsel Davranışçı Terapi-Temel İlkeler ve Uygulama – Prof. Dr. M.Hakan Türkçapar
  2. Bilişsel Davranışçı Terapi: Temelleri ve Ötesi – Judith S. Beck

Belgesel Önerisi: The Social Dilemma (Sosyal İkilem)

Sosyal Medyanın, Teknolojinin Hayatlarımızı, Davranışlarımızı
Nasıl Etkilediği ile İlgili Netflix Yapımı Belgesel: Sosyal İkilem

“Eğer ki bir ürüne para vermiyorsanız, ürün sizsinizdir. “ 

Konunun dismorfofobi olmasından dolayı bu sorunun beslendiği önemli kaynaklardan biri olan sosyal medya ile ilgili bu belgeselin izlenmesi faydalı olacaktır. Çünkü düşünce bir davranışı, davranış ise bir duyguyu ortaya çıkarır. Düşüncelerimizi iyi izlersek bizi sorunların çekirdeğine götürebilir. Bu noktada Terapi Desteği almak çok daha faydalı olacaktır. Çünkü Dismorfofobi bir anlamda kişinin iç görüsünün, kendini algılayışının bozuk olduğunu, sağlıklı olmadığını gösterir. Bu yüzden bu algı bozukluğunun kökenindeki travmalar, bu algıları ve davranış bozukluklarının iyi anlaşılması ve uygun tekniklerle tedavi edilmesi kişinin yaşam kalitesini ve duygularını çok daha sağlıklı hale getirecektir. 

Kaynakça

1-İnsan Ne ile Yaşar- Tolstoy

2-http://www.losante.com.tr/Blog/Detail/2084

3-https://www.yasemin.com/saglik/haber/2841465-dismorfofobi-ayna-hastaligi-belirtileri-nelerdir-tedavisi-var-midir

4-https://www.nhs.uk/conditions/body-dysmorphia/

5-The Broken Mirror

WhatsApp Mesajı
1
Psikolog D. Kenan Akyol
Merhaba, psikolojik danışmanlık bilgi ve randevu talepleriniz için Whatsapp üzerinden mesaj bırakmanız yeterlidir. En kısa sürede size dönüş yapılacaktır.