Haset ve Şükran. Yaşamın iki ucu. Oyun terapisinin kurucu ismi (Oyun Terapisini kurmasına ilham veren şeyin bir gün S. Freud’un torununun makara ile oynaması hakkında kurduğu bir cümle olduğu ifade edilir. Ayrıca Klein, her ne kadar S. Freud’un görüşlerini/çalışmalarını devam ettiren isim olan kızı Anna Freud ile akademik ayrışmalar ve tartışmalar yaşasa da yaşamının önemli bir bölümünde S. Freud’un çok sıkı bir takipçisi olacaktır.) olan Melanie Klein’ın yazmış olduğu bu eser sahip olduğu derinlik, olayları açıklama şekli açısından ufuk açıcı bir derinliğe sahip bir eser olma özelliğini barındırıyor.
Birçok insan dünyayı, olayları insanları ayrıştırma, kategorize etme açısından ayrışır bu durum tıpkı yaşanan şeylerin konsantre hale gelip bir gözlük filtresi ardından dünyaya bakmak, görmek gibidir. Bu eserde de birçok farklı başlık olmakla beraber yaşam iki bölüme ayrılır: Haset ve Şükran. Burada kastedilen anne imgesi ve anne imgesiyle ayrışma, bağ kurma biçimidir. Anne besleyen, sıcak tutan bir güneş gibidir. (Resimlerde ve birçok sanat alanında anaç çizimler genelde yaşam, büyümek, çoğalma gibi temalar barındırır. Çocukların çizdiği resimlerde de anne figürünü genellememekle beraber güneş çizimi ile ilişkilendirebiliriz. Toprak Ana, Tabiat Ana, Doğa Ana gibi)
Anne ile kurulan bağ ve çocuğun anneden uzaklaşmak istememesi beraberinde büyük bir soru işaretini getirir: Anne iyiyse, besleyen ise neden ondan uzak durmalıyım, uzaklaşmalıyım? Burada çocuğun karakter gelişimi için diğer bir aşamaya geçebilmesi için anneden o döneme kadar aldıkları için şükran duyması ve büyüme açısından, özerk bir birey olması açısından (Optimal Konfigürasyon – Tıpkı yavru kuşların her ne kadar sıcak yuvalarında olsa da ilk uçuş denemelerini yapmak için yuvadan atlayarak havada süzülmeleri gibi) çok önemli psiko-gelişimsel bir döneme tekabül eder.
Kitabın bende çağrıştırdığı diğer şeylerden biri ise yaşama Haset ve Şükran açılarından bakmak oldu. Örneğin anne teması, anneden sağlıklı gelişim için psikolojik açıdan göbek bağının kesilmemesi durumunda birey gerçekten aynı hasedi yaşamın diğer bölümlerine de yansıtıyor mu? Örneğin yaşadığı ilişkilerin, etkileşimde bulunduğu insanların da hasetle içini boşaltıp, değersizleştirip çocukluğunda yaşadığı ve isteksiz olduğu kopuşun matemini yaşamının ilerleyen dönemlerinde de hala sürdürüyor mu tıpkı sürekli tekrarlama eğiliminde olan travmaların yaşamın diğer alanlarında da tekrar aynı senaryo fakat farklı kişilerle yeniden deneyimlenmesi gibi.
Görsel: Tarihteki belki de bilinen ilk Haset ve Şükran hikayesi olan “Habil ile Kabil” SEBASTIANO RICCI (BELLUNO 1659-1734 VENICE)